Post by Admin on Sept 25, 2015 16:12:04 GMT
Osteosarkomlar (kemik kanseri) seyrek görülen tümörlerdir. Bununla birlikte, 15 - 19 yaş aralığında en sık görülen 5. kanser türüdür. Etkili bir kemoterapi ile osteosarkomlu hastaların sağkalım süreleri dramatik bir şekilde artmıştır. Kemoterapi ile %80 - 90'lara varan bölgesel hastalık kontrolü sağlanabilmektedir. Buna rağmen, diğer kanser türlerinden farklı olarak osteosarkomların, çok daha erken dönemde ve herhangi bir belirti vermeden metastaz yaptığı bilinmektedir. Ve bu hastalığa bağlı yaşam kaybının sorumlusu çoğunlukla bu metastazlardır.
Hastalık yükünün az olduğu yani çoklu metastazların henüz tespit edilmediği dönemde kemoterapi, gizli metastazları başarı ile temizleyebilmektedir. Osteosarkom tedavisinde kemoterapinin önemi sebebi ile, osteosarkomlu tüm hastalara ameliyat sonrası kemoterapi (adjuvan kemoterai) uygulanmaktadır. Ve birçoğuna da ameliyat öncesi kemoterapi (neoadjuvan kemoterapi) uygulanmaktadır.
Osteosarkomun (kemik kanseri) belirtileri nelerdir?
Ağrı ve şişlik
Kemikte oluşan ağrı, osteosarkomun en sık rastlanan belirtisidir. Önceleri ağrı gelir ve gider. Bu ağrı geceleri daha da artabilir. Özellikle, hareket ederken ağrı çoğalır ve eğer tümör bacakta ise topallamaya neden olabilir.
Ağrı yapan bölgedeki şişlik haftalar sonra ortaya çıkabilir. Tümörün yerine bağlı olarak, şişliği hissedebilirsiniz.
Kol ağrısı veya şişlik hareketli çocuklarda ve gençlerde oldukça normal olduğu için kanser hemen tespit edilemeyebilir. Bu belirtiler, yetişkinlerde daha nadir görülür. Buda, doktora gitmek için bir işaret olarak algılanmalıdır.
Osteosarkom gelişen kemiklerde kırıklar
Osteosarkom gelişen kemikler zamanla zayıflar ancak çoğunlukla kırılmaz. Ancak, kemik kırıldığında çok şiddetli bir ağrı oluşur
Osteosarkom (kemik kanseri) nasıl tedavi edilir?
Osteosarkom (kemik kanseri) tedavisi son yıllarda çok büyük gelişme kaydetmiştir. 1960’lardan önce tek tedavi, cerrahi yolla tümörlü uzvun alınması yani ampütasyondu. Ancak zamanla görüldü ki ameliyat her ne kadar bölgesel olarak oldukça etkin bir yöntem olsa da hastaların neredeyse %80’den fazlasının akciğerlerinde metastaz geliştiği ve yaşamlarını akciğer metastazları sonucunda kaybettikleri gözlendi. Kemoterapi öncesi sadece ameliyat ile tedavi edilen hastalarda 10 yıllık sağ kalım %10-15’ler düzeyindeydi. Özellikle 1970’lerden sonra adriablastin, methotrexat, ifosfamid, sisplatin, etoposid gibi kemoterapi ilaçlarının osteosarkom tedavisinde kombine olarak kulanılmaya başlanması sonucu akciğer metastaz oranlarında azalma yaşam süresinde uzama gözlendi. İlkin kemoterapiler cerrahi sonrası hastalık nüksünü azaltmak ve metastaz gelişme riskini azaltmak amacı ile kullanılırken zaman içinde cerrahi öncesi tümörü küçültme, uzvu koruma ve lokal cerrahi başarı şansını artırma amacı ile de kullanılmaya başlandı. O zamandan bu zamana, cerrahi öncesi ve sonrası kemoterapi verilerek birçok hasta iyileştirildi. Bu tedavi yöntemi sayesinde bazı hastaların kol ve bacak gibi işlevsel özelliği olan uzuvlarının alınmasına gerek kalmadı.
Günümüzde kabul gören tedavi yaklaşımı ameliyat öncesi 4 kür kemoterapi uygulaması sonrası organ koruyucu ameliyat ve takiben bir süre daha metastaz gelişmesini önlemek amacı ile kemoterapiye devam edilmesidir. Cerrahi öncesi kemoterapi uygulanması sonrası uzvu koruma oranları %90’ların üstündedir. 5-10 yıllık sağ kalım oranları cerrahi öncesi ve sonrası kombine kemoterapi alan hastalarda %60-65 düzeylerine ulaşmıştır. Özellikle cerrahi öncesi verilen kemoterapi ile elde edilen patolojik yanıt oranı hastaların yaşam süreleri ve hastalık nüks oranları ile son derece ilişkilidir. Cerrahi sonrası patolojide elde edilen %90 ve üzeri tümörde yer alan kanser hücrelerinin ölmesi, hastalıksız ve uzun yaşamın en önemli belirtecidir. Ameliyat sonrası çıkarılan tümörde %90’ın altında tümör nekroz (ölü hücre) oranı saptanan hastalarda 10 yıllık sağ kalımı %40’lar düzeyindedir. %90 ve üzeri tümör nekrozu saptanan hastaların 10 yıllık yaşam süresi %70 ve üzeridir. Son 20 yılda yapılan çok sayıda araştırmaya ve yeni hedefe yönelik ilaçlara rağmen osteosarkom tedavisinde ciddi bir değişim olmamıştır.
1980’lerden sonra popüler uygulamalardan birisi olan intra-arteryel (atardamardan tedavi) kemoterapi uygulaması osteosarkomda da denenmiş ve oldukça başarılı sonuçlar bildirilmiştir. 1990’ların sonunda klasik tedavi ile atardamardan kemoterapi karşılaştırmalı bir çalışmada denenmiş ve etkinliği klasik uygulama ile benzer bulunmuştur. 2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nden Wilkins ve arkadaşları intraarteryel (atardamardan) kemoterapi ile tedavi ettikleri 62 hastayı bildirdikleri çalışmaları son derece ilgi görmüş ve atardamardan tedavi uygulamalarına yeni bir ışık yakmıştır. Hastalarında %90’dan fazla uzuv koruma başarısı ve 10 yıllık sağ kalım oranlarının %90’dan fazla olduğunu bildirmişlerdir. Bu son derece memnuniyet verici sonuçlar eşliğinde bizde kliniğimizde cerrahi öncesi 4 kür atardamardan tedavi (sisplatin-adriamisin) uygulamaktayız. Cerrahiden sonra uygulanacak tedaviyi ise cerrahi tedavi öncesi yapılan tedaviden elde edilen başarıya yani çıkarılan tümörün patolojik sonuca göre belirlemekteyiz. Son 1 yılda tedavi ettiğimiz 4 hastamızın 2’sinde %100 nekroz (ölü hücre), 1’inde %99 nekroz ve 1’inde %70 nekroz saptanmıştır. Hastalarımızın hepsine Prof Dr. Ahmet Turan Aydın tarafınca organ koruyucu cerrahi yapılmış ve hastalarımızın organları ve fonksiyonları başarılı bir şekilde korunmuştur.
Nüks etmiş ve metastazı olan hastalarda kemoterapi seçiminde yukarıda belirtilen benzer ilaçlara ilaveten son 10 yılda kullanımı popüler olmuş ve sarkomlarda da etkinliği test edilmiş ilaçlardan olan paklitaksel ve gemsitabin’i tercih etmekteyiz. Ancak, bu evrede ilaç seçimi hastanın daha önceden aldığı ilaçlar ve ilaçlara verdiği yanıt, tedaviden nüks etmeye kadar geçen süre son derece belirleyicidir. Ayrıca, metastaz bölgesi akciğer ise ve ameliyat ile çıkarılabilecek sayıda ise çoğunlukla ilaç tedavisinden önce ameliyatı tercih etmekteyiz.
Osteosarkom tedavisi, son derece güçlükler içeren bir tedavi sürecidir. Bu nedenle osteosarkom hastaları, bu konuya kafa yoran ve gönül veren yetkin ekiplerce kabul edilmeli ve tedavileri üstlenilmelidir. Osteosarkomlu bireylere ve ailesine kemoterapi öncesi mutlaka kapsamlı bilgi verilmeli, sürece katılımları ve farkındalıkları en düzeye çekilmeye çalışılmalıdır. Özellikle karşılaşılabilecek yan etkiler ve yönetimi konusunda hasta ve ailesine kapsamlı eğitimler verilmelidir.Bu hastaların çoğunlukla çocuk ve genç oldukları göz önüne alınırsa, kemoterapi sonrası çocuk sahibi olabilme yetilerinin azalabileceği (yumurtalık fonksiyonlarında azalma veya kayıplar) anlatılmalı ve mutlaka bu yönde hazırlık yapılarak tedavi süreci başlatılmalıdır. Erkeklerde sperm dondurma en kolay yöntemlerden biri olurken, bayanlarda over (yumurtalık) dondurulması, birey evli ise embriyo dondurulması veya yumurta toplanarak dondurma işlemi tercih edilecek yöntemlerdendir.
Osteosarkom tedavi yöntemleri
Osteosarkom tedavisinde uygulanan başlıca yöntemler; cerrahi ve kemoterapidir. Birçok vakada, hem kemoterapi hem de cerrahi müdahale gereklidir. Osteosarkom biyolojisi gereği radyoterapiye duyarlı değildir. Bu nedenle, çok özel durumlar dışında osteosarkom tedavisinde radyoterapi tercih edilmez.
Kaynak